Malik Cuheni’nin bildirdiğine göre İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur:
Her kim Muharrem ayında Aşura gününde ağladığı halde İmam Hüseyin’i ziyaret ederse kıyamet günü Allah’ın huzuruna, bin hac, bin umre, bin gazve sevabı ile çıkar ki bütün bunların sevabı Peygamber (s.a.a) veya Raşit İmamlarla yapılan hac, umre ve gazvenin sevabına denktir.
Ben, “Size feda olayım! Uzak yerlerde olan kimselerin durumu ne olacak, imkanları olmadığından dolayı bugünde İmam Hüseyin’i ziyaret edemeyenler ne yapmalı” diye sorunca İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurdu:
“Böyle kimseler Aşura günü çorak bir yere gitmeli veya evinin üstüne çıkarak eliyle Kerbela tarafını işaret ederek İmam Hüseyin’e selam verip katilleri aleyhine çokça dua okumalı ardında iki rekât namaz kılmalı. Tabi bunları gün içinde öğle olmadan yapmalı.
Daha sonra İmam Hüseyin’e ağıtlar yakıp gözyaşı dökmeli ve evlerinde olan kişilere de ağlamalarını söylemeli. O gün karşılaştıklarında İmam Hüseyin’in başına gelenlerden dolayı birbirlerine başsağlığı vermeli ve ağlaşmalılar. Eğer böyle yaparlar ise ben, Allah tarafından İmam Hüseyin’i ziyaret etme sevabını almalarına kefilim.
Ben, “gerçekten siz böyle bir durumda onlara kefil misiniz” diye sorunca İmam Bakır (a.s), “Evet, eğer böyle yaparlarsa ben onlara kefilim” diye buyurdu.
Ben, “Peki (İmam Hüseyin’in dostları) birbirlerine nasıl taziye vermeliler diye sorunca İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu:
“Şöyle demeliler: Allah İmam Hüseyin’in başına gelenlerden dolayı çektiğimiz musibete mükafat versin, bizi ve sizi Âli Muhammed’in soyundan gelecek İmam Mehdi’yle birlikte onun intikamı alanlardan eylesin.
(Azzemellahu ucurena bi-musabil Huseyn ve cealena ve iyyakum mine’t-talibine bi-sarihi mea veliyyihi el-İmamu’l Mehdi min Âli Muhammed.)
Eğer imkânın varsa bugünde dünyevi ihtiyaçlarının peşinden gitme. Çünkü bugün uğursuz bir gündür onun için bun günde ihtiyaçlar giderilmez giderilse de bereketi olmaz, fayda sağlamaz. Bugün evinde bir şey biriktirme. Çünkü bugünde evine bir şey biriktirenin biriktirdiğinin bereketi olmaz ve ailesine de fayda sağlamaz.
Her kim dediklerimi yaparsa Peygamberle birlikte yapılan bin hac, bin umre ve bin gazve sevabı alır ve Allah’ın dünyayı yarattığın günden kıyamete kadar gelmiş geçmiş bütün nebi, resul, sıddık ve şehitlerin musibetlerinin sevabı ona yazılır.”
Salih b. Ukbe Cuheni ve Seyf b. Amire’nin bildirdiğine göre Alkame b. Muhammed Hazar şöyle anlatmıştır:
İmam Muhammed Bakır’a (a.s) dedim ki: “Bana Aşura gününde İmam Hüseyin’i (a.s) yakından ziyaret ettiğimde veya uzak şehirlerden yada evimden o hazrete selam verdiğimde okuyabileceğim bir dua öğretin”.
İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurdu:
“Ey Alkame! O hazrete selam ver ve sonra iki rekât namaz kıl. Daha sonra tekbir getir ve o hazreti işaret ederek şunları ( Aşura Ziyaretinin metnini) söyle. Bunu okumakla İmam Hüseyin’i (a.s) ziyaret eden meleklerin duasını yapmış olursun. Bu durumda Allah-u Teâlâ senin için yüz binlerce derece verir ve İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte şehit olanlar gibi olursun. Böylece onların ulaştıkları makama ulaşır ve o hazretle birlikte şehit olanlarla birlikte anılırsın. Bunun yanında senin için her peygamber ve elçinin sevabının yanında, İmam Hüseyin (a.s) şehit olduğu günden itibaren o hazreti ziyaret edenlerin ziyaretinin sevabı yazılır.
Aşura günü İmam Hüseyin’i (a.s) şöyle ziyaret et:
“Selam olsun sana ey Eba Abdillah! Selam olsun sana ey Resulullahın (s.a.a) oğlu! Selam olsun sana ey Müminlerin Emiri (a.s) ve vasilerin efendisinin oğlu! Selam olsun sana ey dünya kadınlarının efendisi Fatıma’nın (s.a) oğlu! Selam olsun sana ey Allah’ın kanına (intikamına) talip olduğu ve kanına talip olduğunun oğlu! Ey (mukaddes) kanının intikamı henüz alınmayan!
Selam olsun sana ve senin eşiğine yerleşen (sana feda olup, senin haremine yerleşen) ruhlara. Ben yaşadığım, gece ve gündüz devam ettiği müddetçe hepinizin üzerine benden Allah’ın ebedi selamı olsun.
Ey İmam Hüseyin (a.s)! Senin yasın ve musibetin bize ve İslam ehline çok büyük ve ağır geldi. Senin musibetin göklerde bütün gök ehline de çok büyük ve ağır geldi. Allah lanet etsin, siz Ehlibeyt’e yapılan zulüm ve haksızlığın temelini atan topluluğa. Allah lanet etsin, sizi (ilahi) makamınızdan uzaklaştıran ve Allah’ın size tayin ettiği mertebeleri elinizden alan topluluğa. Allah lanet etsin, sizi şehit eden topluluğa. Allah lanet etsin, sizinle savaşabilmek için (zalimlere) ortam hazırlayan topluluğa.
Ben, Allah’a ve size doğru, o (zalimlerden) ve onların izleyicilerinden, takipçilerinden ve dostlarından beriyim.
Ey İmam Hüseyin (a.s)! Hiç şüphesiz ben, kıyamet gününe kadar sizinle barışık olanlarla barışığım ve sizinle savaşanlarla savaş halindeyim.
Allah lanet etsin Ziyad soyuna ve Mervan soyuna. Allah lanet etsin Ümeyyeoğullarının hepsine. Allah lanet etsin Mercane oğluna (İbn-i Ziyâd’a). Allah lanet etsin Ömer bin Sa’d’a. Allah lanet etsin Şimr’e. Allah lanet etsin seninle savaşmak için at eyerleyen, dizgin çeken ve nikap bağlayan topluluğa.
Anam ve babam sana feda olsun! Senin için musibetim çok büyüktür. Şu hâlde senin makamını yücelten ve beni seninle değerli kılan Allah’tan istiyorum ki Muhammed’in (s.a.a) Ehlibeyt’inden olan muzaffer İmam (Hz. Mehdi) ile birlikte senin intikamını almayı bana nasip buyursun! Allah’ım! Beni dünya ve ahirette Hüseyin (a.s) ile şerefli kıl.
Ey Seyyidim, ey Eba Abdillah! Hiç şüphesiz ben senin sevginle ve sizin düşmanlarından beri olmakla, Allah’a, Resulüne (s.a.a), Emîrü’l-Müminin, Fatıma’ya, Hasan’a (a.s) ve sana yakınlaşıyorum. Onlar ki bu haksızlığın temelini atıp binasını kurdular, size ve takipçilerinize karşı zulüm ve haksızlıklarını devam ettirdiler.
Ben, Allah’a ve size doğru onlardan beriyim. Sizin dostlarınızı sevmekle ve size savaş açanlardan ve onların izleyicileri düşmanlarımızdan beri olmakla önce Allah’a ve sonra da size yakınlaşıyorum.
Ben, sizinle barışık olanla barışığım ve sizinle savaşta olana karşı savaştayım. Size dost olana dostum ve size düşman olanla düşmanım. Şu hâlde sizi ve dostlarınızı tanımakla beni şereflendiren ve düşmanlarınızdan beri olmayı bana nasip eden Allah’tan istiyorum ki beni dünya ve ahirette sizinle birlikte kılsın, dünya ve ahirette sizin yanınızda bana sebat versin. Beni, sizin Allah katında sahip olduğunuz “Makamı Mahmud’a”[1]ulaştırsın. Bana, hidayet İmamı olan, zuhur etmiş halde hakkı söyleyen (Hz. Mehdi) ile birlikte intikamınızı almayı nasip buyursun.
Sizin hakkınızı ve Allah’ın katında sahip olduğunuz ilahi mertebenizi vesile ederek, Allah’tan istiyorum ki sizin musibetinizi çektiğim için, musibet çeken bir kimseye verilen mükafatın en iyisini bana nasip etsin. “Allah’tan geldik dönüşümüz onadır,[2]” diyorum. Bu musibet ve bu musibetin İslam’da ve bütün göklerde ve yerde meydana getirdiği sıkıntı ve acı ne de büyüktür!
Allah’ım! Beni, şu bulunduğum halde-yerde, senin salavat, rahmet ve mağfiretine mazhar olanlardan eyle. Allah’ım! Benim hayatımı Muhammed ve Âli Muhammed’in hayatı, ölümümü de Muhammed ve Âli Muhammed’in ölümü gibi kıl.
Allah’ım! Bu öyle bir gündür ki Ümeyyeoğulları ve ciğer yiyen (Hind’in) oğlu, onu mübarek saymışlardır. O öyle bir kimseydi ki kendisi de babası da senin ve Resulünün (s.a.a) diliyle lanetlenmiştir. Peygamber’in (Allah’ın salat ve selamı onun ve Ehlibeyt’inin üzerine olsun) de bulunduğu her yerde ve durduğu her durakta onlara lanet okumuştur.
Allah’ım! Ebu Süfyan’a, Muaviye’ye ve Yezid bin Muaviye’ye lanet et. Senin lanetin ebediyen onların üzerine olsun.
Bu öyle bir gündür ki onda Ziyad ve Mervan soyu, Hüseyin’i (a.s) öldürdükleri için sevindiler. Şu hâlde lanet ve acı azabını onların üzerine kat kat artır.
Allah’ım! Ben, bugün ve durduğum bu yerde ve bütün hayatım boyunca o (zalimlerden) beri olmakla ve onları lanetlemekle ve Peygamber’ini ve Ehlibeyt’ini (hepsinin üzerine selam olsun) sevmekle sana yakınlaşıyorum.
Sonra yüz defa şöyle söylersin:
Allah’ım! Muhammed ve Âli Muhammed’in hakkına ilk zulmeden kimseden, ona bu konuda en son tabi olan kimseye kadar hepsine lanet et.
Allah’ım! Hüseyin’le (a.s) ve ashabıyla savaşan, onları öldürmek için birbirleriyle iş birliği yapan ve sözleşen topluluğa lanet et. Allah’ım! Onların hepsini toplu olarak kendi lanetine mazhar eyle.
Sonra da yüz defa şöyle söylersin:
Selam olsun sana ey Eba Abdillah ve o (pak) ruhlara ki senin eşiğinde (hareminde) yer aldılar ve etrafında toplandılar. (Sana canlarını kurban etme ve aynı mekânda defnedilme şerefine nail oldular.)
Allah’ın selamı benden, ebediyen senin üzerine olsun, yaşadığım sürece, gece ve gündüz devam ettiği müddetçe. Allah, bu ziyareti benim sizi son ziyaretim kılmasın. Selam olsun Hüseyin’e ve Ali bin Hüseyin’e, Hüseyin’in evlatlarına ve Hüseyin’in ashabına.
Sonra şöyle devam edersin:
Allah’ım! Peygamberinin Âline zulmedene en özel lanette bulun daha sonra ilklerden sonuncusuna kadar Âli Muhammed’in düşmanlarına lanet eyle. Allah’ım Yezit’e ve babasına lanet eyle, Ubeydullah bin Ziyat’a lanet eyle, Mervan oğullarına lanet eyle, Ümeyyeoğullarının tamamına kıyamete değin lanet eyle.
Sonra secdeye kapanıp şöyle dersin:
Allah’ım! Onların musibetine karşı bana, şükredenlerin hamdı gibi hamt etmeyi nasip eyle. Bu büyük acı ve musibetimden dolayı Allah’a hamdolsun. Allah’ım! (Huzuruna) varacağım gün Hüseyin’in (a.s) şefaatini bana nasip eyle; indinde Hüseyin (a.s) ve canlarını Hüseyin’e (ona selam olsun) feda eden ashabıyla birlikte, bana doğrulukla sebat ver.[3]
Alkame diyor ki İmam Muhammed Bakır (a.s) bu ziyareti naklettikten sonra şöyle buyurdu:
“Ey Alkame! Eğer her gün evinde bu ziyaretnameyi okursan, bu sevapların hepsini alırsın.”
[1] – Allah tarafından Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’e verilen şefaat makamı.
[2] – İnna lillah ve inna ileyhi raciun
[3] – Hadisin son kısmında gelen Aşura Ziyaretinin tercümesinde kitabın ana metninde bulunan farklılıklar göz önünde bulundurularak https://tr.wikishia.net/view/A%C5%9Fura_Ziyareti kaynağından yararlanılmıştır.