Muhammed b. Hüseyin’in babasından onun da İmam Zeynel Abidin’den (a.s) bildirdiğine göre İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Bir gün Peygamber (s.a.a) bizi ziyarete geldi. Bunun üzerine bizde daha önce Ümmü Eymen’in getirdiği bir tabak hurma ve bir tas süt ve yağı kendisine sunduk. Peygamber (s.a.a) yemeyi bitirince ben kalkarak eline su döktüm. Yıkaması bitince ellerini yüzüne ve sakallarına sürdü. Daha sonra kalkarak evin köşesindeki namaz kılma yerinde (musallada) namaza durdu. Namaz kıldıktan sonra secdeye gitti, uzun uzun ağladı ve ardından secdeden kalktı. Biz Ehlibeyt’ten kimse cesaret edipte bir şey soramadı. Bu esnada Hüseyin yavaş yavaş Peygamberin (s.a.a) yanına giderek dedesinin dizine oturdu. Önce başını Peygamberin (s.a.a) göğsüne sonra çenesini Peygamberin (s.a.a) başına koydu ve şöyle sordu:
“Dedeciğim! Seni ağlatan nedir?”
Peygamber (s.a.a) buyurdu:
“Yavrucuğum! Sizi gördüğümde kalbime öyle bir sevinç doldu ki şimdiye kadar böyle sevinmemiştim. Ama kısa süre önce Cebrail nazil oldu ve hepinizin şehit olacağını ve kabirlerinizin de farklı yerlerde bulunacağını bildirdi. Bundan dolayı ben Allah’a hamd ettim ve sizin için de hayır dilekte bulundum. “
Hüseyin sordu:
“Dedeciğim! Öyleyse kabirlerimizi Kim ziyaret edecek ve ayrı ayrı yerlerde olmasına rağmen başına Kim gelecek?”
Peygamber (s.a.a) cevap verdi:
“Gelecek olanlar ümmetimden bazı kimselerdir ki bu sayede bana iyilikte bulunmayı ve sorumluluklarını yerine getirmeyi amaçlarlar. Kıyamet günü bende onların yanına gelip ellerinden tutacağım ve onları mahşerin korku ve zorluklarından kurtaracağım.”
Kamilu’z-Ziyarat s. 29