Emevi İslamı ve Kerbela Kıyamının Önemi (3)

Muaviyenin En Büyük Günahı; Yezit’i Veliaht Yapması

Ebu Süfya’nın torunu, Muaviye’nin oğlu Yezit’i hiçbir şekilde tanımasak ve sadece ondan Kerbela olayı ve İmam Hüseyin ve 72 masum ve pak yaranını şehit etmesi ve peygamber ailesini esir olarak alıp şehir-şehir, köy-köy, kasaba-kasaba dolaştırması olayı bize ulaşsa bile onun ne denli aşağılık dinsiz ve imansız bir şahsiyet olduğuna hüküm vermek için yeterlidir.

Muaviye b. Ebu Süfyan, oğlunun ne denli bir fasık, facir ve işe yaramaz biri olduğunu bildiği halde onu yerine veliaht tayin etmiştir. Bundan dolayı Yezit’in yaptığı bütün kötülüklerinde ortağıdır.

Hilafet seçiminde hangi görüşü kabul edersek edelim herkesin kabul ettiği ortak görüş şudur; İslami açıdan Müslümanları yönetecek ve onlara lider olacak kişi, gerçekte  Peygamberimizin (s.a.a)  varisi konumundadır. Bundan dolayı İslami bütün eğiti ve öğretileri en güzel şekilde yerine getiren, bilge, ferasetli, dirayetli ve siyasetten anlayan birisisi olmalıdır. Muaviye, oğlu Yezit’i yerine veliaht olarak seçmekle halifeliği liyakat dairesinden çıkarıp soy bağına dayalı olarak gelen  padişahlık ve krallığa çevirmiştir. Muaviye’nin alnında sadece bu kara leke olsa yine onun için bu yeterli olsa gerek.

Tarih kitaplarında yazdığına göre Yezit hicri 25 veya 26 yılında dünyaya geldi. Müslümanlıktan önce Hristiyan olan Beni Kilab kabilesinden olan annesiyle birlikte çocukluk yılarını dayılarının yanında geçirdi ve Hristiyan inanç ve kültürüyle yetişti.[1]

Yezit de tıpkı babası Muaviye gibi katı kalpli ve gaddar bir şahsiyetti, ancak babası kadar uyanık ve yaptığı işleri gizleyecek kadar becerikli değildi.[2] Bütün insani sıfatlardan yoksun, kan dökmeye, insanlara zulmetmeye ve kötülük yapmaya aşı derecede düşkün bir insandı.[3]

Öyle ki hilafetinin birinci yılında Kerbela faciasını meydana getirdi. Hilafetinin ikinci yılında Medine’ye ordularını saldı ve binlerce sahabe ve tabiin ve mazlum Müslümanı öldürttü. Yezit’in kendisi gibi zalim ve gaddar askerleri Peygamberin (s.a.a)  mescidine sığınanları oradan çıkarıp katlederek. Peygamberimizin mübarek mescidine at bağladılar ve üç gün boyunca peygamber (s.a.a) kokan, mücadele kokan vahiy kokan o mukaddes şehirde bulunanları canlarını mallarını ve namuslarını helal saydılar.[4]

 Ve son olarak Yezit ordularını kendisine biat etmeyen Abdullah b. Zubeyir’i yakalatmak için Mekke’ye gönderdi ve Yezit’in orduları Kabe’yi mancınığa tuttular. Ateşe verdiler ve üzerinde içki içtiler.[5]

Yezit Şehvet Düşkünü Birisiydi

Yezit avlanmaya düşkün birisiydi ve avlanmayı çok seviyordu ve özel av köpekleri vardı. Onlara altın ve gümüşten süslemeli elbiseler giydiriyordu ve her biri için bakımı üstlenecek hizmetçiler belirlemişti.[6]

Yezit’in bir diğer iftiharı da maymunlara olan düşkünlüğüydü. Ebu Kays diye adlandırdığı bir maymunu vardı. İçkisini onunla paylaşırdı ve dalga geçerek bu İsrail oğullarından azap neticesinde maymuna dönmüş bir adamdır derdi.  At yarışları düzenler ve maymunu yarıştırırdı. Yarışlardan bir tanesini kazandığında onu öven şiirler okurdu. Bir gün yarış esnasında rüzgârın fazla olması neticesinde maymun yere düştü ve öldü. Yezit buna çok üzüldü maymunu kefenleyip gömmelerini emretti ve Şam’da üç gün genel yas ilan etti ve herkese bu olaydan dolayı kendisine başsağlığı vermelerini emretti. [7]

Yezit İçki İçen Ayyaş Birisiydi

Yezitin iftiharları ve şahsiyetsiz şahsiyetindeki özelleri saymakla bitmemektedir. Bu özelliklerden bir tanesi de Yezitin içkiye olan düşkünlüğü ve alkolik olmasıydı. Öyle ki ayık olarak gezdiği anlar çok az görülürdü.[8]

İmam Hasan (a.s.) Muaviye’nin Yezit’i veliaht olarak belirleyeceğini öğrenince ona bir mektup yazarak şöyle buyurmuştur: “İçki içen birisi nasıl olurda Muhammed (s.a.a.) ümmetini yönetir. Sarhoş edici şeyler içen fasıklardandır, sarhos edici şeyler içen zalimlerden ve kötülerdendir. Sarhoş edici şeyler içen kişiye bir dirhem bile emanet edilmezken nasıl olurda ümmet ona emanet edilir.”[9]

Yezit’e biat etmeyenler arasında bulunan Abdullah b. Zübeyir yaptığı bir konuşmada Yezit için şu sözleri sarfetmiştir:  “Maymuncu Yezit, köpekçi Yezit, içkici Yezit ve kötülükçü Yezit. Allaha andolsunki Yezit’in sürekli olarak sarhoş bir halde insanlara hutbe okuduğu haberi bana ulaştı.”[10]

Abdullah b. Hanzele, Kerbela olayından sonra bir grup önde gelen Medine’li heyetle Şam’a Yezit’in sarayına olayı araştırmak için gitmişti ve kısa sürede beraberindekilerle Şam’dan döndü. Abdullah b. Hanzele Medine halkını Yezit’in aleyhine ayaklandıracak olan şu sözleri sarfetmiştir: “Allah’a andolsun ki eğer Yezit aleyhine kıyam etmezsek başımıza taş yağmasından korkuyorum. Yezit anne, bacı ve kızkardeşleriyle zina yapan, içki içen, namazı terk eden bir insandır. Allah’a andolsun hiç kimse benimle kıyam etmese de ben (ona karşı ayaklanarak) Allah’tan gelecek olan belaları (ölümü) göğüsleyeceğim”[11]

Abdullah b. Hanzele’nin heyetinde bulunan Munzir b. Zübeyir’de şöyle diyor: “Allah’a andolsun o (Yezit) içki içiyor, Allah’a andolsun o kadar sarhoş oluyor ki namazı bile terk ediyor.”[12]

Meşhur Tarihçi Mes’udi de kitabında Yezit hakkında şöyle yazıyor: “ Yezit ayyaş bir insandı, av hayvanları ve maymunları vardı, kendine has şarap meclisi bulunurdu. İmam Hüseyin’i (a.s) şehit ettikten sonra yanında Ubeydullah b. Ziyad’ında bulunduğu bir içki meclisinde içkisini koyan sakiye hitapla şu şiiri okuyordu:

Bir kadeh içki ver de bağrımı kandırsın,

Ardından bağla ve onun gibisini dostum İbni Ziyad’a ver,

O benin yanımda sır dostum ve emanettarımdır,

O benin devletimin ve çabalarımın sağlamlaştırandır.[13]

Ardından çalgıcılara çalmasını ve şarkıcılara okumalarını emretti. 

Yezit’in yaptığı kepazelikleri onun etrafında bulunanlara ve emri altında olan vali ve yöneticilere de sıçramıştı ve onun döneminde Mekke ve Medine’de alanen şarkı söylenip, ahlaksızlık yayılmış ve açıktan içki içilir olmuştu…”[14]

Yezit İslam’i Değerlere İnanmıyordu

Yezit dünyevi yaşantısında lakayt ve vurdumduymaz bir insan olduğu gibi inanç açısındanda lakayt bir insandı. Allah’a,  emirlerine ve Kur’an’a inanmıyordu. Meşhur tarihçi Mesudi’nin kitabında naklettiğine göre Yezit, Abdullah b. Zübeyir ile savaşmak için ordu gönderirken ona şu şiiri yazdı. Bu şiir onun nasıl bir inanca sahip olduğunu net bir şekilde göstermektedir:

“Sen gökteki İlahını çağır savaşmak için

Bende Ek ve Eş’er kabilesinin erkeklerini”[15]

Birçok tarihçinin naklettiğine göre İmam Hüseyin’in (a.s) kesik başı bir tepsi içinde önüne getirildiğinde bir elinde içki kadehi ve bir elinde çubuk bulunan Yezit, İmam Hüseyin’in (a.s)  Peygamberin (s.a.a) öptüğü mübarek dudaklarına vurarak şu şiiri okumuştur:

Keşke Bedirde (öldürülen) büyüklerim,

Hazrecin büyüklerinin başına getirdiklerimi görselerdi.

Sevinçten çığlık atıp helhele çekerlerdi,

Sonra ey Yezit ellerin dert görmesin derlerdi.

Onların büyüklerinden önderlerini öldürdük,

Bedir’in öcünü böylece almış olduk, adalet sağlandı.

Haşimoğulları  saltanatla oynadılar,

Ne bir haber gelmiştir ve nede bir vahiy inmiştir.

Eğer ben Ahmed’in ailesinden intikam almaz isem,

Hendef ailesinden değilim![16]


[1] -Hayatu el-İmamu’l Hüseyin, Kuraşi c.2, s.180.

[2] – Zindeganiy’i İmam Hüseyin, Resul Mahallati s.98.

[3] – Murucu’z-Zehep, Mesudi c.3, s.72; İhkaku’l Hak, Kadı Nurullah Şuşteri c.26, s.568; Hayatu el-İmamu’l Hüseyin, Kuraşi c.2, s.255.

[4] – İhkaku’l Hak, Kadı Nurullah Şuşteri c.33, s.608;

[5] – Murucu’z-Zehep, Mesudi c.3, s.69-70.

[6] – a.g.e c.3, s.69.

[7] -Ensabu’l Eşraf, Belazuri c.5, s.86; Tarihi İbni Haldun c.3, s.12; el-Bidaye ve’n-Nihaye, İbni Kesir c.3, s.458. 

[8] – el-Bidaye ve’n-Nihaye, İbni Kesir c.8, s.216; el-Kamil, İbni Esir c.4, s.45. 

[9] – Biharu’l Envar, Meclisi c.63, s.496.

[10] – Ensabu’l Eşraf, Belazuri c.5, s.319; el-Futuh, İbni E’sem Kufi c.4, s.339.

[11] – Tabakatu’l Kubra (İbni Saad) c.5, s. 49 ve Tarihi’l Hulefa Suyuti s. 8; Tarihu’l İslam, Zehebi c.5, s.27.

[12] – Tarihi Teberi c.5, s.481 ve el-Kamil, İbni Esir c.4, s.104; el-Bidaye ve’n-Nihaye, İbni Kesir c.8, s.216.

[13] – Murucu’z-Zehep, Mesudi c.3, s.67.

[14] – a.g.e. c.3, s.67.

[15] -a.g.e c.3 s.72; İmtau’l Esma, Mağrizi c.12, s.271.

[16] – Ensabu’l Eşraf, Belazuri c.3, 214; ; el-Bidaye ve’n-Nihaye, İbni Kesir c.4, s.55; Tarihi Taberi c.2, s.99.Emevi İslamı ve Kerbela Kıyamının Önemi (2)

Admin Ehlibeyt

Admin Ehlibeyt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir