Hz. Fatıma Âl-i Aba’dandır

Hâkim, Abdullah İbn Cafer İbn Ebi Talib’den rivayet etmiştir ki:

61- Resulullah (s.a.v), rahmetin indiğini gördüğünde iki defa: “Çağırın gelsinler yanıma.” diye buyur-du. Safiye: “Kimi ya Resulallah?” diye sordu. Peygamber (s.a.v): “Ehlibeyt’imi; Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı ve Hüseyn’i” diye buyurdu. Bunlar geldiğinde Peygamber (s.a.v) abâsını onların üzerine attı; sonra ellerini yukarıya kaldırıp şöyle dua etti:

“Ey Allah’ım, bunlar benim Ehlibeyt’imdir. Sen Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salat gönder.” Allah (azze ve celle) de şu ayeti indirdi:

“Gerçekten Allah siz Ehlibeyt’ten her türlü kötülüğü uzak tutmayı ve sizi tertemiz kılmayı istiyor.”[i]

61- Tirmizî, Ömer b. Ebi Seleme’den şöyle rivayet eder:

“Gerçekten Allah siz Ehlibeyt’ten her türlü kötülüğü uzak tutmayı ve sizi tertemiz kılmayı istiyor.” ayeti, Ümmü Seleme’nin evinde Resulullah’a (s.a.v) nazil oldu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), Hasan, Hüseyin ve Fatıma’yı çağırttı ve onları kendi önünde oturttu ve Ali’yi çağırıp arkasında oturttu; onları ve kendini bir kisâyla örttü ve sonra şöyle buyurdu:

“Allah’ım, bunlar benim Ehlibeyt’imdir; bunlardan her türlü kötülüğü uzak tut ve bunları tertemiz kıl.”[ii]

İbn Asakir de bu hadisi rivayet etmiştir. İbn Asakir’in nakline göre hadisin sonunda şu ilave de mevcuttur:

Ümmü Seleme “Beni de onlarla birlikte karar kıl.” dedi. Resulullah: “Sen kendi mevkiinde dur, senin de akıbetin hayırdır.” buyurdu.

62- Şeyh Abdullah Bahranî, kendi senediyle sahabenin büyüklerinden olan Cabir İbn Abdullah-i Ensarî’den şöyle rivayet etmiştir:

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla. Resulullah’ın (s.a.v) kızı Fatıma’nın şöyle buyurduğunu duydum:

Bir gün babam Resulullah (s.a.v) benim evime geldi ve: Selâm olsun sana ey Fatıma.” dedi. Ben: “Sana da selâm olsun.” dedim. (Babam Resulullah): “Vücudumda bir bitkinlik hissediyorum” dedi. Ben: “Allah seni bitkinliğe karşı korusun.” dedim. Sonra: “Kızım, Yemen malı olan abâyı getir ve benim üzerime ört.” dedi. Ve ben o abâyı getirip üzerine çektim. Bu sırada yüzünün dolunay gibi parladığını gördüm.

Biraz geçmeden oğlum Hasan da geldi ve: “Selâm olsun sana ey anne.” dedi ve ben: “Sana da selâm olsun, ey gözümün nuru ve kalbimin meyvesi.” dedim. O: “Anne! Ben burada güzel bir koku hissediyorum; bu koku ceddim Resulullah’ın (s.a.v) kokusuna benziyor.” dedi. “Evet, ceddin kisânın (abânın) altındadır.” dedim. Hasan abâya doğru ilerleyip: ” Selâm olsun san ey dedem. Ey Resulul-lah, benim de abânın altına girip senin yanında bulunmama izin verir misin?” dedim. Peygamber (s.a.v): “Sana da selâm olsun, ey benim çocuğum ve havuzumun sahibi, evet izin veriyorum.” dedi. Hasan da Peygamber’in (s.a.v) yanına ve abânın altına girdi.

Az geçmeden oğlum Hüseyin içeri girdi ve: “Selâm olsun sana ey anne.” dedi. Ve ben: ” Sana da selâm olsun, ey benim oğlum ve güzümün nuru ve gönlümün meyvesi.” dedim. Hüseyin: “Anne, ben burada güzel bir koku hissediyorum; ceddim Resu-lullah’ın kokusuna benziyor.” dedi. “Evet, dedim, ceddin ve kardeşin abânın altında bulunuyorlar.” dedim. Hüseyin abâya doğru ilerleyip: “Selâm olsun sana ey büyük babam, sana selâm olsun ey Allah’ın seçkin kıldığı kimse. Benim de sizinle birlikte abânın altında olmama izin verir misiniz?” dedi. Peygamber (s.a.v): “Sana da selâm olsun, ey evladım, ümmetimin şefaatçisi, evet izin verdim.” diye karşılık verdi.” Hüseyin de kisânın altına girdi.

Bu esnada Ebu’l-Hasan Ali İbn Ebi Talib (a.s) geldi. Ve: “Sana selâm olsun, ey Resulullah’ın kızı.” dedi. Ben de: “Sana da selâm olsun, ya Ebe’l-Hasan ve ey Emire’l-Müminin” diye cevap verdim. Sonra: “Ben burada güzel bir koku hissediyorum; bu koku amcam oğlu ve kardeşim Resulullah’ın kokusuna benziyor.” dedi. “Evet” dedim. “Peygamber, çocuklarınla birlikte kisânın altındadırlar.” Ali de abâya doğru ilerleyip: “Selâm olsun sana, ey Resulullah. Benim de sizinle birlikte kisânın altında olmama müsaade eder misiniz?” dedi. Resulullah (s.a.v): “Sana da selâm olsun, ey benim kardeşim ve ey benim vasim ve halifem ve bayraktarım. Sana da izin verdim.” şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine Ali de kisânın altına girdi.

Sonra ben abâya doğru ilerledim ve: “Selâm sana ey babacığım, ey Allah’ın Resulü, acaba benim de sizinle birlikte abânın altında olmama izin verir misiniz?” dedim. Resulullah (s.a.v): “Sana da selâm olsun, ey kızım ve ey vücudumun parçası, sana da izin verdim.” diyerek karşılık verdi.

Ben de abânın altına girdim. Hepimiz abânın altına toplandığımızda babam Resulullah (s.a.v) abânın iki yanından tutup sağ eliyle göğe taraf işaret etti ve dedi ki:

“Ey Allah’ım, bunlar benim Ehlibeyt’im ve benim özel yakınlarımdır. Bunların eti benim etimdendir ve kanları benim kanımdandır; bunları inciten şey, beni de incitir, bunları üzen şey, beni de üzer. Ben bunlarla savaşanlarla savaşırım ve bunlarla sulh içinde olanlarla sulh içindeyim; bunların düşmanlarına düşmanım ve bunları sevenleri severim; bunlar hakikaten bendendirler ve ben de bunlardanım; Allah’ım, kendi rahmet ve bereketini, ihsan ve bağışını bana ve bunlara indir ve bunlardan her türlü kötülüğü uzak tut ve bunları tertemiz kıl.”

Allah (azze ve celle) buyurdu ki: “Ey benim meleklerim ve ey göklerde bulunanlar, bina edilmiş gökyüzünü ve döşenmiş yeryüzünü ve aydınlatan ay ve ışık saçan güneşi, dönen her feleki (gezegeni), akan denizi ve dolaşan gemiyi, sadece kisânın altında olan bu beş kişinin muhabbeti için yarattım.

Cebrail-i Emin: “Ya Rabbî, abânın altında bulunanlar kimlerdir?” diye sordu.

Allah (azze ve celle): “Onlar, Peygamber’in Ehlibeyt’i ve risalet madenidirler; onlar, Fatıma, babası, kocası ve çocuklarıdır.” buyurdu.

Cebrail: “Ya Rab, yere inip onların altıncısı olmama izin verir misin?” dedi.

Allah (Teala): “Evet izin verdim.” dedi.

Bunun üzerine Cebrail-i Emin de yere indi ve:

Selâm olsun sana ey Allah’ın Resulü, yüceler yücesi Allah sana selâm gönderiyor, güzel tebrik ve ikramını sana iletiyor ve sana buyuruyor ki:

“İzzet ve celalime andolsun, ben bina edilmiş gökyüzünü ve döşenmiş yeryüzünü ve aydınlatan ayı ve ışık saçan güneşi ve dönen her feleki (gezegeni) ve akan her denizi ve dolaşan her gemiyi sadece sizin hatırınız, sizin muhabbetiniz için yarattım.”

Allah Teala benim de sizinle birlikte olmam için izin verdi. Ya Resulullah, sen de izin veriyor musun?” dedi.

Resulullah şöyle buyurdu: “Sana da selâm olsun ey Allah’ın vahyinin emini, evet sana izin verdim.”

Bunun üzerine Cebrail de bizimle birlikte abânın altına girdi ve babama dedi ki: Allah size şöyle vahyetmiştir:

“Gerçekten Allah siz Ehlibeyt’ten her türlü kötülüğü uzak tutmayı ve sizi tertemiz kılmayı istiyor.”

Bu sırada Ali: “Ya Resulallah, bizim bu abânın altında oturmamızın Allah indindeki fazileti nedir?” diye sordu.

Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Beni hak olarak peygamberlikle gönderen ve insanların kurtarıcısı olarak beni risaleti için seçen Allah’a andolsun ki, bizim bu haberimiz (böylece kisânın altında toplanmamızla ilgili olay), yeryüzünde Şiîlerimizden ve dostlarımızdan bir topluluğun bulunduğu herhangi bir toplantıda söylenecek olursa, onlar dağılıncaya kadar mutlaka onlara rahmet iner ve melekler onların etrafını sarar ve onlara Allah’tan bağış dilerler.”

Ali: “O halde Allah’a andolsun ki, biz saadete kavuştuk ve Kâ’be’nin Rabbine andolsun ki, bizim Şiilerimiz de mutluluğa kavuştular.”

Tekrar Hz. Peygamber: “Ey Ali, beni hak üzere peygamber olarak gönderen ve insanların kurtarıcısı olarak risaleti için beni seçen Allah’a andolsun ki, bizim bu haberimiz bizim Şiîlerimizden bir topluluğun bulunduğu herhangi bir mecliste söylenirse ve onların içerisinde müşkülü olan birisi olursa onun müşkülünü Allah mutlaka giderir; onların içerisinde gamlı biri olursa Allah onun gamını bertaraf eder ve onların içerisinde bir ihtiyacı olan olursa Allah onun ihtiyacını giderir.” dedi.

Bunu duyunca, Ali: “O zaman Allah’a andolsun ki, biz mutluluk ve saadete kavuştuk ve Kâ’be’nin Rabbine andolsun ki bizim Şiîlerimiz de dünya ve ahirette mutluluk ve saadete kavuştular.” dedi.[iii]

Kisâ hadis-i şerifi, farklı tabirlerle ve farklı senetlerle rivayet edilmiştir. Bu yüzden bu hadis senet yönünden sahih ve kesindir.


[i]– Müstedrekü’s-Sahihayn, Marifetu’s-Sahabe kitabı, Ahadi-su Ba’zi Hususiyyati Ehlilbeyt babı (c.3, s.147-148).

[ii]– Sahih-i Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân kitabı, Bap: 34, Min Sure-ti’l-Ahzab, Hadis: 3205 (c.12, s.85).

[iii]– Evalimü’l-Ulum, c.11, s.635-642.

Admin Ehlibeyt

Admin Ehlibeyt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir