Aşura Kıyamının Mesajları

Sonsuz  hamd alemlerin rabbi olan yüce Allah’a mahsusutur. Salat ve selam iki cihan serveri, hidayet önderi Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’ya ve O’nun her türlü kötülükten ve eksiklikten arınmış olan pak ve mutahhar Ehl-i Beyt’ine olsun. Ve Allah’ın ebedi laneti onlara zulmeden zalimlere ve buna razı olanların üzerine olsun.

 Ehl-i Beyt dostlarının yasa büründüğü, göz yaşı döküp sine dövdüğü, kainatın efendisi Peygamberimizin gonca gülünün katledildiği ay, Muharrem ayındayız.

Üzerinden 1386 yıl geçmesine rağmen Kerbela’da gerçekleşen ilahi kıyamın verdiği sıcaklık ve canlılık asırlar boyunca Ehl-i Beyt dostlarına ve İmam Hüseyin (a.s) aşıklarına ışık tutmuş ve rehber olmuştur. Nerede bir su görsek İmam Hüseyin’i  (a.s) hatırlıyoruz ve nerede bir şehit görsek İmam Hüseyin’e (a.s)  ağlıyoruz.

Atası Muhammed’in (s.a.a) getirdiği son din ayakta kalsın, insanlar onun ışığında dünya ve ahrette hür ve özgürce yaşasınlar diye mübarek göğsünü kılıçlara, kalkanlara, oklara ve mızraklara siper eden, kardeşlerini-yavrularını ve akrabalarını bu yolda Allah’a kurban veren kızları-bacıları ve ailesi esir düşürülüp diyar diyar dolaştırılan bir yiğide gözler ağlayıp, kalpler yanmaz mı? 

Bütün Hz. Hüseyin aşıkları ve Kerbela’ya gönül verenler yine gözleri yaşlı ve gönülleri yaslı olarak Muharrem ayında İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela şehitlerini anacak ve o şanlı kıyamın tarihe açtığı özgürlük ve hürriyet mektebinden alacakları ilham ile zalimlerin zulmüne boyun eğmeden insani değer ve erdemleri yaşayıp yaşatacaklar. Bundan dolayı bu şanlı kıyamı iyice tanıyıp tanıtmalı yaşayıp yaşatmalıyız. Kerbela ve İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamı incelenirken ve araştırılırken dikkate alınması gereken bazı konular şöyle sıralanabilir.

  1. İmam Hüseyin (a.s) Allah’ın emriyle Peygambere gelen din İslam, inen kitap Kur’an  ve insani değer ve erdemleri koruyup yaşatmak için seçilen Oniki İmamların üçüncüsüdür. Bundan dolayı Kerbela olayı İslam’ın evrenselliği ve kapsayıcılığı gibi evrensel ve kapsayıcıdır. Böylelikle belli bir kesim ve kitleye ait değildir. Hürriyet ve özgürlük aşığı ve hak taraftarı olan herkes bu kıyamı iyi tanıyıp onu yaşayıp yaşatmalı ve sahip çıkmalıdır.
  2. Kerbela kıyamı ve İmam Hüseyin (a.s) bütün Müslümanların birlik ve beraberlik sembolüdür. Peygamberimizin (s.a.a) buyurdu “Sakaleyn”[1] hadisi uyarınca İmam Hüseyin (a.s) bize bırakılan iki emaetten biridir. Bundan dolayı bütün Müslümanlar İmam Hüseyin (a.s) sancağı altında toplanarak birlik ve beraberliği sağlamalıdırlar.
  3. İmam Hüseyin (a.s), Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal ve helal kıldığı şeyleri harama çeviren Emeviler ve içki içen, kumar oynayan, zina yapan melun Yezit’le mücadele etmek için kıyam etmiştir. Bundan dolayı bu kıyamın hakkını vermenin, İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela şehitlerinin sıcak kumlara akan al kanlarına vefa borcumuzu en iyi şekilde ödemenin yolu Allah’ın emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladığı şeylerden uzak durmaktır. Altıncı İmamımız Hz. Cafer Sadık (a.s)  şöyle buyurmuştur: “Muhammed’in helali kıyamete kadar helaldir ve haramı da kıyamete kadar haramdır.”[2]
  4. Muharrem ayı yas ve matem ayı, Aşura günü de yas ve matem günüdür. Bu ayda ve bu günde kutlama yapanlar gerçekte İmam Hüseyin’in (a.s)  düşmanlarının yaptığı işleri yapmaktadırlar.

Ümeyye oğulları -Allah onlara lanet etsin- bereket için yıllık azıklarını Aşura gününde evlerinde biriktirirlerdi; işte bu nedenle  İmam Rıza’dan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: ‘‘Kim Aşura günü (dünyevi) ihtiyaçlarının peşinden gitmeyi bırakırsa onun dünya ve ahretteki ihtiyaçları giderilir. Aşura günü kimin musibet, hüzün ve ağlama günü olursa Allah Azze ve Celle kıyamet gününü onun mutluluk ve rahatlık günü kılar ve bizimle birlikte cennete girerek gözü aydın olur. Ama kim Aşura gününü bereket ve evine bir rızık toplama günü olarak kabul ederse, onun o topladığı şeyin bereketi olmaz ve kıyamet günü Yezit, Ubeydullah b. Ziyad ve Ömer b. Saad ile birlikte hesaba çekilir ki Allah onlara lanet etsin ve onların cennetin en derin (en azaplı) yerine atsın!”[3]

O halde Aşura gününde dünya işleriyle uğraşmamak, o günü ağlayıp, yas tutmak ve mersiye-ağıt okuyarak geçirmek, ev halkından en değerli evlat ve akrabalarına matem ve yas tutuyormuş gibi İmam Hüseyin (a.s) için taziye ve matem tutmalarını istemek, bu günde oruç niyeti etmeksizin yemek ve içmekten sakınmak, günün son vaktinde bir yudum suyla da olsa iftar etmek ve günü oruçlu olarak geçirmemek, o günde evde azık biriktirmemek, gülmemek, boş ve beyhude işlerle uğraşmamak, bin defa: Allah’ım! Hüseyin’in katillerine lanet et! demek 12 İmamdan gelen nakillerde vurgulanmıştır.  

İmam Rıza’nın (a.s)  buyruklarından, Aşura gününün fazileti ile ilgili Peygambere isnat edilen hadislerin de uydurma oldukları anlaşılmaktadır. Zira Ümeyye oğulları bu uğursuz günü birkaç şekilde bereketli saymışlardır:

a) Aşura günü azık biriktirmeyi sünnet sayıp o azığı gelecek seneye kadar saadet ve mutluluğa, rızkın artmasına ve hoş bir hayat sürmeye sebep bilmişlerdir.

      b) Yeni elbiseler giyip ailelerine yiyecek alarak, saç-sakallarını kısaltıp tırnaklarını alarak ve birbirleriyle görüşüp tebrik ederek Aşura Günü bayram yapmışlardır.

      c) Aşura gününde oruç tutmaya özen göstermişlerdir. Bu günde oruç tutmanın fazileti hakkında birçok hadisler uydurtmuşlardır.

d) Aşura gününde dua etmeyi ve Allah’tan hacet dilemeyi sünnet bilip, bugün için fazilet ve menkıbeler uydurarak, Kerbelada, Muharrem ayında, Aşura gününde olan olayları ve Peygamberin (s.a.a) torunu Hz. Hüseyin’in (a.s)  şehadeti ve Yezid’e karşı başkaldırı sebebinin anlaşılmaması için birkaç dua vs. uydurup insanlara öğretmişlerdir. Bu şekilde olayın yönünü değiştirmişlerdir. İnsanlık tarihinin en büyük suçunun işlendiği gün Müslümanlara bereketli ve kutlu gösterilmiştir.

12 İMAM MUHARREM AYINDA YAS TUTARDI

Oniki İmamların sekizincisi olan İmam Rıza (a.s)  konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: ‘‘Cahiliye döneminde bile Muharrem ayında savaşmak haram bilinirdi. Ama bu ayda bizi kanımız yere döküldü, bu ayda bizim hürmetimiz ayaklar altına alındı, bu ayda kadınlarımız ve çocuklarımız esir edildi, çadırlarımız ateşe verildi ve içindekiler yağmalandı. Allah Resulü için bizim hakkımızda hiçbir hürmet bırakılmadı (onun bize olan yakınlığı bile bunları yapmalarına engel olmadı). Gözlerimiz şişirildi (dövüldük). Gözyaşlarımız akıtıldı. Ve Kerbela’da üstün ve aziz olanımız zelil oldu ve kıyamete kerb/hüzün ve bela mirası bıraktı. Öyleyse gözler Hüseyin (a.s) gibi (yiğitlere) ağlasın. Çünkü Hüseyin (a.s) için gözyaşı dökmek büyük günahları yok eder.”[4]

      Yine İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Muharrem ayı girdiği zaman babam İmam Musa Kazım’ın (a.s) güldüğü hiç görülmezdi. On gün geçinceye kadar hep hüzünlü olurdu. Onuncu gün (Aşura) olduğunda ise o gün onun musibet, hüzün ve ağlama günü olurdu ve (ağladığı halde) şöyle buyururdu: “Bu gün öyle bir gündür ki Hüseyin (a.s) öldürüldü!”[5]

      Şair Ebu Emare şöyle diyor: ‘İmam Sadık (a.s)  bana İmam Hüseyin (a.s)   hakkında şiir okumamı emretti bende okudum. İmam ağladı. Ben bir şiir daha okudum. İmam tekrar ağladı. Ben okumaya devam ettim. İmam Sadık (a.s) hep ağlıyordu. Allah’a andolsun o adar ağladı ki evde bulunan her kes onun sesini duyuyordu. Daha sonra buyurdu: ‘‘Ey Ebu Emare! Kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okurda elli kişiyi ağlatırsa cennete gider. Ve kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okurda kırk kişiyi ağlatırsa cennete gider. Ve kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okurda otuz kişiyi ağlatırsa cennete gider. Ve kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okurda yirmi kişiyi ağlatırsa cennete gider. Ve kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okurda on kişiyi ağlatırsa cennete gider. Ve kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okurda bir kişiyi ağlatırsa cennete gider. Ve kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okurda kendisi ağlarsa cennete gider. Ve kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okurda ağlamaklı olursa cennete gider.[6]

Davud-u Rıkki şöyle anlatmıştır: ‘‘Ben İmam Sadık’ın (a.s)   yanındaydım. İmam bir bardak su istedi. Suyu içtikten sonra hüzünlendiğini ve gözlerinin yaşla dolduğunu gördüm. Daha sonra bana şöyle buyurdu: ‘‘Ey Davut! Allah İmam Hüseyin’in  (a.s)   katiline lanet etsin. Hangi kul su içtikten sonra İmam Hüseyin’i (a.s)   anar da onun katiline lanet ederse, Allah ona bin sevap yazar, bin günahını affeder ve sanki bin köle azat etmiş gibi olur ve kıyamet günü Allah onu gönül rahatlığıyla haşreder (hesaba çeker).[7]

 İmam Sadık  (a.s)   buyuruyor: “İmam Zeynel Abidin  (a.s)   babası İmam Hüseyin’e (a.s)   yirmi ya da kırk yıl gözyaşı döktü. Ne zaman önüne bir yemek getirilse (hemen) İmam Hüseyin’i (a.s) (anıp) ağlamaya başlıyordu. Hizmetçilerinden bir tanesi: ‘‘ canım size feda olsun ey Allah Resulünün evladı ( bu kadar çok ağlamayın) size bir zarar gelmesinden korkuyorum’’ dediğinde, İmam Zeynel Abidin şöyle buyurdu: ‘‘Hüznümü ve kederimi Allah’a şikâyet diyorum ve sizin bilmediğiniz şeyi Allah’tan ben biliyorum. Doğrusu ben ne zaman Fatıma’nın (s.a) evlatlarının başına gelenleri hatırlasam bundan dolayı gözyaşım boğazıma düğümleniyor.[8]

  • İmam Hüseyin (a.s), kıyamının sebeplerinden bir tanesinin toplumda meydana gelen hurafe ve bidatlerle mücadele etmek olduğunu vurgulamıştır[9] ve insanları ve insanlığı bu hurafe ve bidatlerden kurtarıp yeniden Hz. Muhammed’in (s.a.a) yolu ve Hz. Ali’nin (a.s) çizgisine girmelerini sağlamak amacıyla Kerbela yollarına düştüğünü belirtiyor. Öyleyse bu şanlı kıyamın iyice anlaşılıp algılanması için bütün hurafe ve yanlış düşüncelerden temizlenmesi ve arınması gerekir. Yoksa İmam Hüseyin’in (a.s)  kıyamının hedefleriyle çelişmiş olur. Bu doğrultuda Kerbela kıyamı üzerine meydana gelen bazı yanlış anlaşılmaların düzeltilmesi doğrultusunda bilimsel çalışmalar yapılmalı ve doğru tarihi kaynaklara dayanılarak bu kıyamın özellikleri ve onu yaşatmak amacıyla yapılması gerekenler belirlenmelidir. Toplumumuzda yerleşmiş olan bazı yanlış anlaşılmaları hatırlatmada yarar vardır;   
  • Muharrem orucu diye bir oruç yoktur. Kerbela olayı Kur’an’ın inmesinden yaklaşık 50 yıl sonra vuku bulmuştur ve bütün dini hükümler Kur’an’ın nuzulünün son bulmasıyla tamamlanmıştır. Diğer taraftan Muharrem orucu diye bir oruç ne Kur’an’da ve nede Oniki İmamlardan nakledilen hadislerde geçmemektedir.  
  • Aşure tatlısı gerçekte Aşura’yı yani On Muharremi, yani şanlı Kerbela kıyamını gölgede bırakmak amacıyla ortaya atılmış bir hurafedir. Oniki İmamların hiçbirisinden Aşure tatlısına dair bir açıklama ve detay bulunmamaktadır. Aksine İmam Hüseyin’in (a.s)  düşmanları Aşura gününde İmam Hüseyin (a.s)   ve 72 yarenini hunharca katlettiklerinden dolayı kutlama yapıp tatlı dağıtmışlardır. Bundan dolayı “Aşureyi” değil “AŞURAYI” canlı tutmalıyız.
  • Halkımız arasında bilinenin aksine Kerbela’da ondört tane masum çocuk öldürülmemiştir. Böyle bir şey hiçbir tarihi kaynakta da geçmemektedir. Gerçek “Ondört Masum”, Peygamberimiz, Hz. Fatıma ve Oniki İmamlardır.
  • Kerbela’da 24 bacı da şehit olmamıştır. Böyle bir olay da hiçbir tarihi kaynakta geçmemektedir.
  • Muharrem ayında soğan başı kesmemek, su içmemek, aynaya bakmamak ve yıkanmamak gibi davranışlarda yanlış ve batıldır. İmam Hüseyin’in (a.s)  yaranları Muharremin dokuzuncu gecesi Aşura akşamı Fırat Nehrinin kenarında bulunan askeri çemberi kırarak Fırattan su getirmişler ve bu suyla temizlenip şehadet guslü almışlardır.
  • Aşura gününde farklı olayların olduğu ve bu günde on farklı Peygamberin veya Muharremin birinden onuna kadar on peygamberin çeşitli bela ve zorluklardan kurtuldukları hurafesi de Aşura ve şanlı Kerbela kıyamını gölgede bırakmak amacıyla uydurulmuş bir efsanedir. Eğer Aşura unutulur ve anılmazsa bu on peygamberin o sıkıntılardan kurtulmalarının da bir anlamı kalmaz. Zira Hz. Yusuf (a.s)   kuyudan kurtulduğu, Hz. Yunus (a.s)  balığın karnından çıktığı, Hz. Nuh’un (a.s)  gemisi karaya güvenle oturduğunda, bu yüce şahsiyetlerin tek hedefi Allah inancını ve insani değer ve erdemleri yaşatmak ve yeryüzüne yaymaktı. Eğer bizler bu gün onları anıp kutlama yapacağız diye Kerbela’yı unutup hedeflerinden şaşarsak, ne Hz. Yusuf’un (a.s)  kuyudan kurtulmasının, ne Hz. Yunus’un (a.s)  balığın karnında çıkmasının, ne de Hz. Nuh’un (a.s)   gemisinin karaya oturmasının bir değer ve anlamı kalmaz. Çünkü Kerbela olayı ve İmam Hüseyin’in (a.s)  kıyamı bu peygamberlerin izledikleri çizginin devamıdır. Hüseyin ve Kerbela yaşadığı sürece o olaylarda anlam ve mana kazanacaktır.

Cebeley-i Mekki isminde bir şahıs Hz. Ali’nin (a.s)  yakın ve özel ashabından olan Meysem-i Temmar’ın şöyle söylediğini nakletmiştir: “Vallahi bu ümmet kendi Peygamberlerinin (s.a.a) torununu Muharrem ayının onuncu gününde öldürecek ve Allah düşmanları bu günü hayır ve bereket günü sayacak­lardır; bu iş olacaktır; Allah’ın ilminde bu haber daha vuku bulmadan önce vardı. Ben bunu efendim Hz. Ali’den  (a.s)   bana ulaşan bir ahitten biliyorum.”

Cebele, “Hüseyin’in öldürüldüğü günü nasıl bereket günü edecekler?” diye sorunca, Meysem ağlayarak şöyle dedi: “Bir hadis uydurarak “Allah bugünde Hz. Âdem’in (a.s)   tövbe­sini kabul etti” diyecekler. Oysa Allah Teâlâ Âdem’in (a.s)  tövbesini Zilhic­ce ayında kabul etmiştir. Allah Teâlâ’nın bugünde Hz. Yunus’u (a.s) balığın karnından kurtardığını sanacaklar, oysa Allah Teâlâ Yunus’u (a.s)   Zilkade ayında balığın karnından kurtarmıştır. Hz. Nuh’un (a.s)   gemisinin bugünde Cudi dağının başına oturduğunu sanacaklar, oysa Nuh’un (a.s)   gemisi Zilhicce ayının on sekizinci gününde karaya oturmuştur. Allah Teâlâ’nın bugünde denizi Hz. Musa’ya (a.s)   yardığını sanacaklar, oysa bu iş Rebi’ul-Evvel ayında gerçekleşmiştir…”[10]

Bu ilahi kıyamın açtığı çığırın gelecek nesillere ulaşması ve Hüseyinlerden alacakları hürriyet ve zulme boyun eğmeme dersinin zalimler yeryüzünden silininceye kadar Kerbela ve Aşura mekteplerinde işlenmesi için İmam Hüseyin’i (a.s) anıyoruz. Kalbimiz yaslı, gözümüz yaşlı, ancak İmam Hüseyin (a.s), Kerbela ve Aşura’nın yolundayız. Başarı Allah’tandır.

Özgür ARAPOĞLU

Alevi Din Alimi


[1] – Peygamberimiz şöyle buyumuştur: “Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum. Biri gökten yeryüzüne uzanan Alalh’ın ipi Kur’an ve diğeri itretim olan Ehl-i Beyt’imdir. Eğer bu ikisine sarılırsanız, kıyamet günü Kevser Havuzunun başında bana ulaşıncya kadar asla yolunuzu şaşırmazsınız.” İmtau’l Esma, Magrizi c.5 s.372.

[2] – el-Kafi, Kuleyni c.1, s.58.

[3] –  Kamilu’z-Ziyarat c.1, s.170.

[4] – a.g.e

[5] – a.g.e

[6] – a.g.e s.106

[7] – a.g.e s.107

[8] – a.g.e s.108

[9] – İmam Hüseyin şöyle buyumuştur: “Gerçekten sünnetler öldürülmüş ve bidatlar dirilmiştir.” Biharu’l Envar, Meclisi c.44, s.339.

[10] – Biharu’l Envar, Meclisi c.45, s.202.


Admin Ehlibeyt

Admin Ehlibeyt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir