Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur; yegânedir ortağı yoktur.
Ve Şehadet ederim ki, şüphesiz sen O’nun elçisi ve şüphesiz sen Muhammed b. Abdullah’sın. Şehadet ederim ki, şüphesiz sen Rabbinin mesajlarını mutlaka ulaştırdın. Ümmetinin hayrını istedin. Ve Allah yolunda hikmet ve güzel öğütle çaba gösterdin. Ve üzerinde olan hakkı (layıkıyla) eda ettin. Şüphesiz sen, müminlere şefkatli ve kâfirlere tavizsiz davrandın. Ve yakin (ölüm) gelip çatıncaya kadar ihlaslı bir şekilde Allah’a kulluk ettin. Böylece Allah seni saygınların en onurlu makamına ulaştırdı.
Bizi seninle şirk ve dalaletten kurtaran Allah’a hamdolsun.
Allah’ım, Muhammed ve Âl-i’ne salât eyle ve salavatın ve bütün meleklerinin, mürsel peygamberlerinin, salih kullarının, göklerin ve yerlerin ehlinin ve öncekiler ve sonrakilerden seni tenzih eden herkesin salavatı kulun, elçin, peygamberin, eminin, seçtiğin, habibin, arındırdığın ve beğenip öne çıkardığın, özelin ve halis kıldığın ve yatarttıklarından özenle seçip ayırdığın Muhammed’in üzerine olsun.
Ve Ona üstünlük, fazilet, (cennetteki) “vesile“makamı, yüksek derece bağışla. Ve onu öncekilerin ve sonrakilerin gıpta edeceği Makam-ı Mahmud’a (beğenilmiş mertebeye) ulaştır.
*******************************************************
Allah’ım, şüphesiz sen (Kur’an’da) şöyle buyurdun: “…Eğer onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, Allah’ı tövbeleri kabul eden ve sürekli merhamet eden olarak bulurlardı.“ (Nisâ, 64) Ey benim mabudum! Şüphesiz ben mağfiret dileyerek ve günahlarımdan tövbe ederek peygamberine geldim. O hâlde Muhammed ve Âl-i’ne salât eyle ve günahlarımı bağışla. Ey efendimiz (s.a.a)! Beni bağışlaması için seninle ve Ehlibeyti’nle, Rabbin ve Rabbim olan yüce Allah’a yöneliyorum.
Daha sonra üç defa şöyle de:
Kuşkusuz biz Allah’tanız ve kuşkusuz O’na döneceğiz.
Sonra şöyle devam et:
Ey kalbimizin sevgilisi, biz senden dolayı musibete uğradık, senden dolayı olan bu musibet ne de büyüktür! Çünkü -senin ayrılığınla- vahiy bizden kesildi ve çünkü seni kaybettik. Kuşkusuz biz Allah’tanız ve kuşkusuz O’na döneceğiz. Ey fendimiz, ey Allah’ın ُ esulü! Allah’ın salavatı (rahmetleri) senin ve ertemiz Ehlibeyti’nin üzerine olsun. Bu cumartesi günüdür, o senin günündür ve ben o günde senin misafirin ve sana sığınan birisiyim. O hâlde beni ağırla ve beni sığındır. Şüphesiz sen kerem sahibisin, misafirperverliği seversin ve sığındırmaya emredilmişsin. O hâlde misafir olarak kabul et ve güzel bir şekilde ağırla, bizi sığınmana al ve güzel bir şekilde sığındır. Allah’ın senin ve Ehlibeyti’nin yanındaki makamı ve onların Allah indindeki makamı ve size tevdi ettiği ilmi hürmetine, şüphesiz O, kerem sahiplerinin en keremlisidir!
Kaynak: Mefatihu’l Cinan s.107